Büyük şehirde mi yaşamalı, küçük sehir mentalitesinden devam mı?
Derdini seveyim demezseniz, vallahi derdim bu. Aslında bu yazıyı noktalarken bende karar vermiş olucam. Umarım doğru karar olur, çok amin.
2 sene önce ofiste birisi 'kızlar birsey sorucam, imkanınız olsa egeye yada şehirden uzak doğa ile iç içe bir yere taşınır mısınız dedi, o an göz göze geldik anında ilk cevabı ben verdim. Kocaman bir evet! Arkama bakmadan kaçar giderim bu şehirden. Bir ikiside 'yok ne olursa olsun İstanbul, ben başka yerde yapamam vs'ler.
Allahın işi konuşmanın üstünden 1 ay geçmeden soruyu soran arkadaş Marmaris'e ben ise datça'ya yerleştik. Geldiğimden bu yana muğla'da bir kere gördüm o da ilk geldiğimde, valizler ile yıkıldım arkadaşa, daha datça'ya gidip ev bulacağız falan. Ama o da ne bizim ki ağlanıyor, yok pişman oldum, market için merkeze inmek zor, doğal hayat dedik ama fazla mı doğal, boşluğa düştüm sıkıldım vs. Hoop dedim kendine gel, hep hayal ettiğimiz yerlerdeyiz tadını çıkar falan, sonra bir baktım ki 1 ay sonra aynı şeyleri ben söylüyorum, ayıptır söylemesi ben köydede değilim şehir merkezinde dubleks havuzlu ev, allahtan belanı mı istiyorsun değil mi?
Değil.
Datça'da ki şu konumu manasız balık kadar mutsuz ve boşlukta hissediyordum, sonra biri ile tanıştım istanbuldan gelmiş, ben gibi beylikdüzünden gelmiş vs vs. Eğleniyoruz geziyoruz yaşıyoruz bi süre sonra o da sıkıldı, ulan dedim sorun bende değil değil! Bodrumda yaşayan bu arkadaşta gitti mi? Aynen.
Olaylar gelişip 2. seneye girip hala bu sorgulamalar içindeyken bir twit okudum, diyor ki ; büyük şehir mentalitesini bırakamayıp küçük bir kasabaya yerleşirseniz hem üzer hem üzülürsünüz, afedersiniz 'huzur batması yaşarsınız. Bam bam bam nokta atışı!
Sanırım gerçekten huzur batması yaşadık. Kirli havayı, next station beylikdüzü anonsu, metrobüs kokusu, suriyelisi, afganı, gürültüsü, tehlikesi, o su bu su.. nasıl özlenir hala anlayıp bir anlam biçemiyorum, özleniyor.
Buradaki hayat tahmin edilir, küçük kasaba, küçük işler, küçük bir çevre, zorlasanda yapacağın aktiviteler kısıtlı, kışın tinder açsan çevrenizde insan bulunamadı cevabını alıp rotayı yunana çevirten bir hiçlik ve çaresizlik ... :)
Her an çevrende sürekli plan yapacağın hepsi taş gibi sağlam bir kızlar çetesi, güzel dostluklar, sabah işe giderken girdiğin o dev plazalar, turnikeden geçerken kombinine bir bakıp 'tüm güne uygun okey göz kırpması, fazla sosyalleşmenin verdiği fitlik, yorgunluktan uykuya dalma sıkıntısı çekmeme, seçemeyecegin kadar fazla mekan, (insan buralarda bir happy moons görse duygulanıyor mesela.) Herşeyden uzakta oyunun dışında.. Evet aynen oyunun dışında hissediyorum. Oyuna dahil olmak istiyorum, ayağımı suya sokmadan sezon başı basıp gelesim var o derece, ama korkuyorum da. İnsan karşıdan karşıya geçmekten korkar mı? Dolu araçtan inememe korkusu gibi saçma birşey.
Alışıp tekrar yaşamalı, akışa girmeli.. Sanırım bu yazıda amacına ulaşıp rotayı çizdi. Umarım denk gelenler için onları iyi düşünüp doğru karar vermeye iten bir yayın olur, keşke bende üç beş bişi okusaymışım. Olsun bunuda yaşadık diyelim.
Şahsi fikrim bu tip yerlere içimiz gitsede bodoslama atlamak yerine, tatile gelmeli. Canım esram geçen Alaçatı'ya geldi, buralarada uğra dedim, oradan Bozcaada'ya geçicem dedi. Nasıl buldun deyince de 'küçük ne biliyim güzel ama sıkıcı dedi. Adam parasıyla sıkılmış birde. Huzur batıyor bize.
Yorumlar
Yorum Gönder